hatıran yeter
Neydi vefat eden acaba.
Ergenlik mi , geçmiş mi , gelecek mi , çocukluk mu. Aşk acısı çeken abiler ablalar mı. Radyolar mı. Hepsi mi.
Aslında buradan bakınca derdimiz yokmuş demeyi isterdim. Varmış. Liseye gidiyorduk saçma sapan yerlerde kalıyorduk. Parasızlık, edebiyatın ilk adımı arabeskle tanışmak, beraberinde berberler, sokaklar, şahinler, bangır bangır çalan şarkılar, bizi bir yerden bir yere oldukça yoğun duygularla birleştirip hırpalayan ilk gençlik halleri ve hafif hafif duygulandıran nağmeler. Hepsi hep beraber bizimleydi. Onlardan biri de Ferdi'ydi.
Ferdi Tayfur'un o taklit edilmesi çok olağan görünen ama asla taklit edilmeyen sesi ve iflah olmaz sözleri bizi oradan oraya sürüklüyordu.
Seviyorduk bu sürüklenmeyi.
El kadar herifin sahnede devesa bir insana dönüşmesini, orkestranın "bana sor'un girişindeki şovunu, dalgalı saçlarını hepsi birden kalbimize izler bırakan sözlerini.
Seviyorduk bu dertlenmeyi. Aksi halde neden bu kadar üzülelim ki. Ezbere bilinen albümleri , hakkında söylenenleri nasıl birden hatırlayalım.
Güzeldi Ferdi Tayfur. İyiydi. Bir neslin asla şaşırmadığı şarkıların sahibiydi.
Arabesktir, derttir, tasadır sosyolojidir alt kültürdür. Bilmiyorum.
Bir şeyi dümdüz sevmeyi, sadece sevmeyi, sadece özlemeyi ve sadece üzülmeyi seviyorum.
Bunun ruhumdaki etkisini, bunu tekrar etmeyi, bunun üzerine kimsenin işine yaramayan romantizmimi önemsiyorum.
Aksi sıkıcı olurdu.
Belki de Ferdi'yi değil gelip geçtiğim günlere üzülüyor ya da o günleri özlüyorum.
Yorumlar
Yorum Gönder