Kayıtlar

Haziran, 2023 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Güneylilik

Resim
Farklı şehirler plakalardaki rakamlarla değil de plakanın şekliyle ya da üst tarafta ait olduğu yerin ismiyle anlaşılıyor. Ne kadar uzun ve gereksiz bir cümle oldu bu bilemedim. Uzun ve gereksiz cümleleri pek sevmem. Onu seven arkadaşlarım var. Ne diyordum plakalar. İnsanın bir yerde turist olduğunu kanıtlayan ilk şey. Daha da fenası insan değil de belki de araba orada turisttir.  İnsan olarak turist olmak iyi tabi. Turist zaten kelime olarak insanla ilgili bir tanımlamadır bence.  Turist olmak bence harika. Mesela Arkansas'tan gelmişsin biraz işlerin var. Bizim oranın kahvaltıcılarından birinde mantarlı bir yumurta yiyeceksin sonra güneşli bulutlu göğümüzü fark edeceksin sonra birden yağmur başlayacak ve sonra hemen dinecek. Çünkü güney.  Güneyli olmak böyledir. Yağmur yağar ve yağmurdan sonrası hep tatlı bir güneşe ev sahipliği yapar.  Her olaydan sonra güzel bir tatlılığa sahip olmayız. Malesef. Ama hep bunu bekleriz. Bir şeyler olsun. Uyanalım güzellikler bizi bu...

Bank

Resim
  Nehirlerin kenarına kahve içecek bir yer yapmıyorlar. Millet nehire, göle bakıyor bir kahve içmeden evine gidiyor. Bu biraz üzücü. Doğayı bozmayalım tabi de o güzelim nehire bakarken serpme kahvaltı etmeyelim mi (şaka) Ama kitap okumak için bank koymuşlar. Oturun okuyun diyorlar zahir. Yol kenarında gördüğüm bu ufacık kütuphaneyi ve bu bankı çok sevdim. Zor bir günün sonucunda "beni gören mutlu olsun bankı"  Seni gören mutlu olur bank. Seni okuyan da mutlu olur bence. Kitaplara bakan, banka oturan, yoldan geçene selam veren herkes mutlu olabilir burada. Neden olmasın.  Ama şunu da eklemek isterim.    Arkada bulunan evdeki biri "birisi var bankta oturuyor gitmiyor diye polisi de arayabilir."  Rabbim hepsini aynı anda vermiyor.  Ama biz mutlu olmak için hepsini bir arada beklememeliyiz. Olmaz çünkü. Bank olursa çay olmaz, kahve olmaz, kahve olsa kitap olmaz, kitap olsa elinde pişiyle gelen bir komşu olmaz.  Aklıma geldi. Arabam bozuldu. Fethiye'de...

Waffle House

Resim
  Waffle House kahvaltıcı. Ben orayı Ortaköy'de bulunan çilekli çikilotalı waffele satan yerler gibi zannediyordum. İçine girmek aklıma gelmedi. Her yer kapalı ve içinde ne var diye bakmaya korktuğum zamanlardı. Merakın da iyi hissetmekle ilgisi olmalı.   Yirmi dört saat açık bir yer. Gayet ucuz. Menüye dokununca elinize yağ geliyor. Çalışanlar kibar. Kahvesi bayat. Ama yirmi dört saat açık.  Her zaman ulaşabileceğin arkadaşa benziyor. Belirli standardı var evet ama asla dinlemiyor. Gel bir sarılayım demiyor neyin var diye hiç sormuyor. Hayatının amacı ulaşılabilirlik gibi davranıyor.  Geçen günlerde Waffle House'a gittim. Yumurta ekmek kahve. Valla asgari kalite insana iyi geliyor. Bana iyi geldi. Beklentiyi düşük tuttuğumdan mıdır nedir bilmiyorum ama iyi hissederek çıktım oradan.  Bu fotoğrafı çektiğim zaman da düğünden geliyordum. Keşke çorba satıyor olsaydın dedim. Keşke ağır bir çiftetelli çalsalardı ya da zeybek. Keşke iyi hissettiğimiz anlarda kırmızılar...

Çekici

Resim
  Bu bence güzel. Arabadasın ama araba kullanmıyorsun. Araba kullanmadan araba ile gidiyorsun. Metrobüs, otobüs uçak gibi bir his değil. Arabandasın, yolda gidiyorsun ama benzin de yakmıyorsun. Camı açsan rüzgar klimayı çalıştıramazsın. Kamyon şoförünün yanına binsen de zor durursun.   Hiç unutmuyorum kuzenim süslenmiş püslenmiş havalı bir araba ile düğüne gidiyor.Araba yolda arıza yapıyor. Çekici ile düğüne gidiyor. Ama aynı havalı hallerle, çekiciden iniyor. Misafirler bunu gösteri sanıyor. Çekiciden bir inişi varmış neyse o yani. Herkes bakışını ona çevirmiş.  Arabanın o acizliğini izlemek de hoşuma gidiyor bazen. Tin tin gidiyorsun işte. Hatta bazen de yolda bu arabalardan görünce hızlıca eklenmek istiyorum. Ellerimi direksiyondan çekeyim gidelim beraber sizinle diyorum. Bulutlara bakıyorum. Şehirlerden geçiyorum. Kırmızı ışıkta böyle şeyler görüyorum.  Bu arabaları direkt hurdaya satıyorlar burada. Sonra birisi hurdadan açık arttırma ile alıyor sonra biraz şekli...

Nerelisin?

Resim
  Hepsine Meksikalı dememiz de bizim hıyarlığımız.   "Nerelisin? Bakıyor (Gülümseyerek) nerelisin ?  (Ellerini kulaklarına götürdü. Kulaklığı çıkardı. ) "Böcek ilacı yapıyoruz." Sorarlarsa söylerim diye bu kalıbı öğrenmiş ya da zorda hissederse en iyi bildiği cümleyi söylüyor. Aslında başka cümleler de biliyor. Şüphesiz. Ama o an konuşabileceğine inanmıyor. Arabalar vızır vızır geçiyor.    Yolun kenarından yürümeye çalışıyor. En iyi bildiğimiz cümleleri hiçbir şey bilmediğimiz anlar için saklarız saklarız ve soruları dahi duymadan söyleyiveririz.  Muhtemelen meksikalı değil ya da fark etmez. Bütün göçmenler aynı yerdendir. Aynı evden sokağa çıkar gibidirler hatta. Aynı sınırları geçmeseler bile. Aynı yolları tepmeseler dahi. Bu böyledir bence. Böyledir deyince böyle olan bütün şeylere.  Açılan şarkıların sözlerine. Nerelisin ?" "Uçurum uçurum gözlerine baktığım sensin"  "Nerelisin" "Como te digo, como te explico" 

Bisiklet

Resim
  Bisiklet ve bisikletçileri görünce içimde "galiba her şey normal" hissi uyanıyor. Yolda giderken dururken ormanlık bir yerde. Nerede denk gelirse. Çok havalı şeyler ile ilgilenmedim ama bisiklet ile orman içinde daracık yollarda geyikleri göre göre yaptığımız rotalar bana çok iyi hisleri hatırlatıyor. Üstelik şehir bisikleti ile ormanda olmama rağmen. İnsanlar gibi. Şehir insanı köy insanı falan mı. Yol varsa gidiliyor ama çok yoruluyoruz ya bunu umursamıyoruz sanırım. Yerine göre kullanımın bazen zor olduğu durumlar. Bisiklet kullanmak istiyoruz ama elimizdeki yol bisikleti ormana gitmeyelim mi demeliyiz. Dağ bisikleti almayı beklemeli miyiz. Şartlar olgunlaşmaz bence. Yapanlar ve yapmayanlar olarak ikiye mi ayrılırız. Bilmiyorum.   Bazen istediğimiz yerde olmayabiliriz ama yerle yeksan da değilizdir. Tekeri döndürme çabası yani. Hayatta kalma isteği. Ye ne olacaktı. Bundan daha güzel ne olabilir. Uyanmak harika bir duygu bence. Uyanıyorsun dünün aynısı olmayacağını biliyo...