Semt pazarı



Pazar sabahı. Erken. Erkenden. İlk kahvesini içen henüz yüzünü yıkamamış. Şehir uyanmak için bir bahane arıyor. Birileri kokulara doğru yola çıkıyor. Kokular insanlara insanlar kokulara bir yol çiziyor. İki sokağı birleştirmişler. Sağlı sollu tezgahlara domatesleri, salatalıkları, yeşillikleri  koymuşlar. Ekmek kızartanlar, çiçek tezgahını izleyenler. Güne aldanıp canı dondurma isteyenler. Mevsime göre meyveler mevsime göre giyinenler. Ayakları acımasa çıplak ayak yürüyecek olanlar. Elbiselere göre küpeler. Annesinin elini bırakmayan çocuklar. İzmir'de  değilim ama sıcak. Sanki bir yaz sabahı keyfi. Bu şubat değil. Öyle olsa bilirdim. Işığın peşine düştüm. Işık sokaktan yükselir. Sokağından içindeyim. Banktaki amcaya selam verdim. Teyzenin gülümsemesine el salladım. Biri tezgahtan sevdiği bir meyve aldı. Az ilerideki banka oturdu. Etrafı izledi. Gülümsedi. Birazını yedi birazını eve ayırdı. Geri gitmek istemiyor. Geldiği yeri unutuyor. Dolaşıyor bakıyor. Güneş biraz ayaklanacak. Dört beş insan sokak girişinde  sevdiği şarkıları söyleyecek. Cebinden çıkan buruşuk parayı bir çocuk kovaya atacak. Bu kalkan otobüsler Sığacak'a gitmeyecek ama olsun. Biz gitmesek o bize gelecek. Yol alırken güneş göz kapaklarımıza değecek biraz pembelik oluşacak. Bu oturan insanlar rahat. Yollar boş. Sesler az. Sonrası aylaklık. Biraz da mutlu olma telaşı. Belki de biraz yol şarkısı.  

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Cuma Akşamı

Dil Bizi Çağırıyor

Gökçe Akçelik için