Ne olmadığını biliyorum.

 

Bir bisikletim var. Onunla dağ bisikleti parkurunda ya da neyse onun ismi orada harika zamanlar geçirdim. Lar dediğim iki üç kez. Geyiklerin bizi izlediği ormanlık bir yerde delicesine turlar. Sonra biri dedi ki bu dağ bisikleti değil.  Şehir bisikleti mi dedim değil. Ne o zaman diye sordum. Bisiklet işte evden işe işten eve bununla gidip gelebilirsin. Yani yanisi bu işte "ne olmadığını biliyorum ne olduğunu bilmiyorum." 


Güzel. 


Ben de ne olmadığımı bilirim. Ama dağlarda koşmaktan geri durmam. Yolları yürümekten de bıkmam. Ki illa  tanımlamak gerekirse ne olduğunu bilmeyen derim. O zaman işler kolaylaşır. 


Bu bisiklet grubuyla ara sıra karşılaşıyoruz. Ellerini açıp sola ya da sağa sinyal verdiklerinde "get deyen dilim tutuleydi" repliği aklıma geliyor. Sonra taytları gözüme çarpıyor, geçiyor. Mutlulukları gözlerinden okunuyor. 


Bisiklet ya da benzeri şeyler için hoş bir yer buralar. Bisikletli görünce  yol da müsaitse büyük bir korku ile yanlarından geçerken camdan su uzatasım geliyor. Hadi gocaman az kaldı bak hele muz verem mi sana. Böyle saçma şeyler. 


Şu an yağmur yağıyor. Bir yazının içine girebilecek en klasik doğa olaylarından olsa da yağmur, camdan izlemesi harika oluyor. Ellerimi açıp sinyal verir gibi dursam camda, avuçlarım dolsa, bu yağmur dinme/se. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Cuma Akşamı

Dil Bizi Çağırıyor

Gökçe Akçelik için