Gel bakalım beş dakika oturalım


 İstanbul'da  etrafa bakınca, sevdiğim de bir caddedeysem estetik binalar görüyordum. Sesler duyuyordum. Sloganlar, teşrifatçılar, bina diplerinde sigara içen garsonlar vardı. Klarnet seslerini duyar, kitapçıya gidenleri, dalgın dalgın yürüyenleri izlerdim. 


Burada kuşlar, bulutlar, göller, göllere bakan sandalyeler görüyorum. Hala doğadan etkilenebiliyorum galiba. Ama sokaklarda dolaşmayı da fazlasıyla özlüyorum. 


Mukayese uzunca süre bitmiyor. Bitmeli mi emin değilim. Bir şehri bir başka şehirle kıyaslamak doğru mu bilmiyorum. Kıyaslasam bu, anlattığım şeylerle mi olurdu mesela sanmam.  Peki oradaki bir caddeyi buraya alsak her şey tamam olacak deseler asla inannam. 


İnsanlar hep beraber gelseler. Mesela arkadaşlarımdan biri. Sandalyelerden birine otursa, yoldan geçerken ses etse. Burası daha başka bir şehir olabilir mi. Buna ihtimal var. Ki bu yazılar da zaten bir yerden bir yere gitmeyenler gidemeyenler için. 


Sandalyelerin fotoğrafı  uzaktaki arkadaşlar 

Gölün hissi uzaktaki yaşanmışlıklar

Bir ses olsun diye tüm bu yazılar


İki dakika solunlandığım bu göl kenarından, gidiyorum. Hepimiz aynı yerde olursak belki bir kurguda belki bir metinde, bir şeylerin iyi olacağına inanıyorum. 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Cuma Akşamı

Dil Bizi Çağırıyor

Gökçe Akçelik için