antrenman

 Bir çay bardağı leblebi ile kahve içiyorum. Fark eder mi ölçü emin değilim. Etrafımda biri varsa leblebi ikram ediyorum. Paylaştıkça azalıyor leblebi. Ne olacak yani. Azalsın. Azalacaksın. Azalacak. 


Ertesi gün yine aynı şeyi mümkünse aynı yerde aynı saatte.


İnsana iyi gelen şeyler vardır iyi gelen şiirler iyi gelen pasajlar. Onları yanımızda taşımak isteriz de taşıyamayız. Sonra tutup onları bir yazıya bir tarife bir yaşanmışlığa katarız çünkü. 


Böyledir bu. Hatırlamak isteyince durmak hareket etmek koşmak bakmak yetiyor. Tam şu an ne hatırlıyorsak onu hatırlamak istediğimden diyorum ki kendime böyle uzak böyle yeteneksiz böyle bir başına hissetme kendini. Ya da hisset zahmet olmazsa. Belki bir yere varır bu hallerin sonucu. 


Şen şakrak olmadan da oluyor ya hayat. İstesen de istemesen de. 


Biz bu bazen gelip bazen giden yer yer keyifli nadiren keyifsiz çokca melodik hüzünlü mahallenin  insanlarıyız ya hani. Bu cümleden de arabesk bir eda seda tavır çıkarmayalım ama olsun hafif bir keman sesi gelsin kulağımıza ki nağmeden eksik kalmayalım. 


Hep yanımızda olsun diye bu kelimeler bir yazı yazıp, biraz edebiyat biraz hayat konuşup dan dun hallerden incelikli sayfalardan geçerek, yeniden yeniden yeniden toparlanıp, eğilip başımızı okşayarak. 


Leblebi

kahve

aralık. 


Güzel bir şey yok mu dersek sağlık var afiyet var dostluklar var. Gerisi tereffuat. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Cuma Akşamı

Dil Bizi Çağırıyor

Gökçe Akçelik için