Kayıtlar

Mayıs, 2023 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Güne başlamak

Resim
  Güne mutlu     başla bir istek bir temenni iyi niyetli bir dilek mi. Kaç kişi görmüştür bu yazıyı. Okumuşlardır belki. Ya da önünü kapatıyor diye kamyona gıcık olmuşlardır. Hepimiz aynı yere bakarken hepimizin başka  şeyler görmesi     ne acayip. Neden aynı hissedelim ki. Belki kamyonun şöforu bile okumamıştır.     Güne mutlu     başla. Tamam. Bitti mi. Kendine iyi bak. Tamam. Dikkatli ol. Tamam.   Sonra bir şey oluyor ve gün hiç beklediğimiz gibi gitmiyor. Bir beklentimiz olması ne kadar hoş. Uyanıyoruz ve beklentimiz var. Bu harika. Bir sürü güzellik ortalarda dolaşırken bizde ona denk gelmeyi bekleyen insanlarız. Kahve içebiliriz yürüyebiliriz hoş bir sohbete denk gelebiliriz. Ya da acil serviste uyanabiliriz.  Güne güzel başlamasak da olabilir bunlar. Güzellikler belki de sabah bizi bulmayacaktır.    Öğleden sonra ya da ikindin denk gelebiliriz. Bilmiyorum. Ama bu temennniyi seviyorum. Mutlu bir başlangıç için s...

Seçmen rasyonel değilse partiler kuş sevmeyi vadetmeli bize

Resim
  Bu fotoğrafı çektiğim yerin biraz berisinde telde kuşlar vardı. Yirmi otuz kadar kuş. Yerdeki suyla oynayan çocuklar gibiydi. Kuşları göstermeden kuşları anlatabilirim galiba. Denerim. Birbirlerinin yerini kapmak istiyorlardı sanki. Biri havalanıyor oraya diğeri konuyor. Kocaman tel yer mi yok ama oyun güzel kuş olmak çoğu şeyden güzel. Umarım kuş olduklarını biliyorlardır. Umarım onları sevdiğimi de. Bilmeseler de olur. İlla bilinmesi mi gerekiyor sevmenin. Göstermek zorunda mıyız sevgiyi ya da telleri. Kuşları diyorum göstermeden de sevemez miyiz. Pekala severiz. Sonra uçtu kuşlar.   Bu fotoğrafın olduğu binada duran, binanın etrafında duran, gezinen, bakınan kimse kuşlara bakmadı. Neden baksın. Broşürler varken. Kampanyalara kuşlar dahil değilken.  Hangi partinin böyle bir vaadi olabilir ki. Rasyonel değil ya hani bizim seçmen. İrrasyonel mi yani. E o zaman kuş sevmeyi seçim kampanyası neden yapmıyor herhangi bir lider.  Belki    kendilerinden bahsedil...

İbrahim

Resim
  Bizim köyde milli piyangodan ikramiye kazanan bir adam arabasının plakasına ismini yazdırmıştı. Sonra o plakaya ne oldu bilmiyorum. Adam berduştu ama onu hatırlıyorum. Bazı arkadaşlar isimlerinin doğru telaffuz edilmemesine çok kafa yoruyorlar. Tam olarak böyle olması gerekmiyor mu zaten. Adam senin ismini nasıl doğru söyleyecek ki. Başka dil başka vurgu vb.   İsminin doğru söylenmediği bir yerde plakaya ismini yazdırmaktaki amaç tabi ki bunun kolayca yapılabilmesiyle ilgili ama temelde var olmakla da ilgili. Ben İbrahim'im ve varım der gibi. Bu ilginç değil. İbrahim de ne güzel isimdir. Dayımın ismi. Bana da bazen ibrahim derlerdi. Halil olunca ibrahim de olursun belki:  Işıkta gördüm bu İbrahim'i. Yaklaştım. İki tane kadın vardı. Simsiyah camların içinde gösterişli bir mercedesteydiler. Hava sıcaktı. Sonra gittiler. Babamla konuşuyordum o esnada. Plakada İbrahim yazıyor dedim. Orada da var mı onlardan dedi. Bu yazının başında olan köydeki adamı anlattı. Babamla aynı h...

Atlar, istedikleri yere koşarak gitmeli

Resim
  Atlar da koşarak bir yere gitmeliymiş gibi geliyor. Rüzgar yelelerine vursun onlar durmadan koşsun.     Böyle olmuyor tabi. Bunlar anca şiirlerde, belki. Beni uzunca bir süre otobüs tuttu. Otobüse binemezdim. Bindiğim an ne varsa çıkarırdım. Böyle olunca da çocuk aklı işte, bir yere yürüyerek gitmek isterdim. Ya da koşarak. Ya da kamyonetlerin arka tarafında. Açık havada yani. Rüzgarı yiyerek. Nefes alarak. Kırmızı ışıkta kapalı bir şeyle taşınan atları görünce bunları hatırladım.     Etrafta çok fazla at çiftliği var. Daha doğrusu çok fazla at çiftliği olan şehir var. Her yerde her şeyin yapilmasina izin vermiyorlar. Tabelalar değişiyor. Tarım yapanlar, at besleyenler, sanayi ile uğraşanlar gibi. Ama bir şekilde herkes aynı kavşakta mecburen birleşiyor. Yol    üzerinde hepimiz aynı yere gidiyor gibi oluyoruz aslında. Herkes bir bir dağılsa da başka tarafa, bir süre bu his devam ediyor. Varacağımız sokağa tek başımıza    girince fark ediyor...

köfte-ekmek sırası

Resim
  Sıra beklemekten hiç rahatsız olmuyorlar. Sıra vermekten de. Zamanla ilişkileri neden bu kadar     normal uzaktan bakınca anlamak çok zor. Sıra varsa beklenir diyebilmenin kuralı hayatı kaçırmama hissinden ziyade bir yere yetişme ya da bir yere geç kalmamak ile ilgili. Bekliyorlar. Neden beklemesinler ayrıca.     Nezaketin fazlası bünyeye     zarar mı acaba. Birisi önlerinde bir şeyle uğraşıyorsa dakikalarca ses etmeden o kişinin işini bitirmesini bekliyorlar. Bu insanları bankamatetikten para çekmeye çalışan amcalarımızın ardına koymak lazım belki de.   Kocaman bir mangal var. İnsanlar da orada pişen etten yemek için sıradalar. Gerçekten etin sırada durmaya    değip değmeyeceğini bilmiyorum. Ben uzun zamandır sıra beklemiyorum. En son Kapalıçarşı'da Dönerci Şahin Usta için sıraya girdim. Değdi mi bilmiyorum. Et işte. Ne kadar önemli olabilir ki ? Bir şeyler elde etmek için fedakarlık şarttı değil mi. Nefret edilesi bir kural.  Et...